Walter Tevis’in aynı isimli romanından uyarlanan The Queen’s Gambit, Scott Frank uyarlamasıyla Netflix’in mini drama dizisi olarak izleyici karşısına çıktı. Vezir Gambiti, Beth Harmon’un (Anya Taylor Joy) Paris’teki lüks bir otel odasından hızla hazırlanıp lobiye inmesi ve ardından satranç masasına oturmasıyla başlar. Akşamdan kalma hali ile rakibinin dikkatini çeken Elizabeth Harmon, sık sık su içiyor ve kendisinde bir şeylerin yolunda gitmediğine dair işaretler veriyor. Bu sahnenin ardından seyirci Beth’in çocukluğuna doğru bir yolculuğa çıkıyor; Satranç serüveninin başlangıç noktası olan köklere…
Saç Rengi: Bu arada Beth Harmon Anya Taylor Joy’un dizideki saç renginin Çilek Sarısı olduğunu da hatırlatalım.
Beth Harmon yetimhanenin kapısına girdiğinde henüz dokuz yaşında bir kızdı. Annesini trafik kazasında kaybeden Beth yara almadan kurtulur. Bu trajik olaydan sonra yurda yerleştirilmek üzere araca biner ve yeni hayatına doğru adımlar atar. Yurt Müdürü Helen Deardorff tarafından sıcak bir şekilde karşılanan Beth, kısa bir yönlendirmenin ardından odasına ve yatağına yerleşiyor. Önce kıyafetleri çıkarılır, ardından saçları kesilir. Dini kuralların önemsendiği bu yurtta öğrenciler saçlarıyla bile örnek teşkil ediyor. Ancak Beth’e baktığımızda soğukluğun yanı sıra baş dönmesi belirtileri de görüyoruz.
Beth Harmon, Sistemin Sıradanlığı Yerine Yeni Şeyler Arayan Kadın
Konudaki Başlıklar
Şapelde koroyla birlikte ilahiler söylemek ya da basit matematik sorularıyla vakit kaybetmek istemeyen Beth, tutunacak bir şeyler arıyor. Ta ki silgilerdeki tozu temizlemek için öğretmeni tarafından bodruma gönderilinceye kadar… Orada hademe Bay Shaibel (Bill Camp) kendi kendine satranç oynuyor. Beth ise silgileri birbirine vururken bir yandan da ilginç hareketler yapan bu adamdan ve satranç tahtasından gözlerini alamıyor. Küçük kız cesaretini toplayarak ona yaklaşır. Hayatını baştan sona değiştirecek hikaye bu bodrum katında Bay Shaibel ve satranç masasıyla başlıyor.
Erkek Egemen Sistemde Öne Çıkan Kadınların Hikayesi
Tutku deyince akla aşk hikayeleri ve kadın-erkek ilişkilerindeki çıkmazlar geliyor. Ancak The Queen’s Gambit dizisi Beth Harmon karakteriyle bize tutkunun satranç yanını gösteriyor ve hakkında pek bilmediğimiz bir yere ışık tutuyor. Satrancın sadece erkeklerle ilişkilendirilmesi gerektiği ve turnuvalarda kadınların kadınlarla eşleştirilmesi gerektiği yönündeki kabul gören inanışlar, Beth Harmon’un tavizsiz tavrı ve soğukkanlı duruşuyla yerle bir oluyor. Ancak tabuları yıkmak ve yenilerini inşa etmek için Beth’in öncelikle dış dünyaya açılması gerekir ve arkadaşı Jolen (Moses Ingram) ile birlikte oradaki her çocuk gibi evlat edinilme hayalleri kurar. Bir sabah pencereden dışarı bakarken yaklaşan bir araç görür. Araçtan inen kadın penceredeki bu kızıl saçlı, beyaz tenli kızı fark eder ve o anda Beth için imkansız görünen hayali gerçek olur. 15 yaşında evlat edinilen Beth, yurttan ayrılma hazırlıklarına başlar. Arkasında ağabey olarak gördüğü Jolen’i ve ona aile sıcaklığını veren Bay’ı bırakıyor. Shaibel’den ayrılır. Yurttan aldığı sakinleştirici yeşil ilaçları ve kafasındaki satranç tahtasını da yanına alır.
Tipik Kadın Uyarlaması: Bayan Alma Wheatley
Evlat edinildikten sonra da soğuk ve mesafeli duruşu değişmeyen Beth, anne ve babasına karşı bu tavrını sürdürüyor. Satranca olan ilgisini birkaç kez dile getiriyor ama annesi Alma onu her zaman dışlıyor. Kadınların sosyalleşmek için farklı kulüplere katıldığını ve Beth’in de aynısını yapması gerektiğini söylüyor. Alma o dönemin tipik ev hanımını canlandıran bir karakter. Kocasının görmediği ve görmek istemediği Alma, kendi içinde melankoliyle boğuşmakta ve alkole olan bağımlılığı gün geçtikçe artmaktadır. Yaptığı temizlik, yaptığı yemek, giydiği elbisenin hanımı için hiçbir önemi yoktur. Zaman zaman piyanosunun başına oturan Alma’nın hayatı alkol, melankoli ve gözyaşı üçlüsünde geçer. Uyuşturucu bağımlısı olan Beth, bu eve geldikten sonra alkolle tanışır ve ileride alkol bağımlılığıyla mücadele etmek zorunda kalır. Evde, okulda, mağazada, sokakta ve hatta insanların kafasındaki kadın imajına karşı çıkan Beth, çoğu zaman alay konusu oluyor. Televizyonda, okulda ve birçok yerde kadınlar; Temizlik, yemek pişirme, görgü, güzellik ve annelik bağlamında anlatılmaktadır. Kendine bir satranç takımı almanın yollarını arayan Beth’in kadınlara ayrılan bu rollere girmeye hiç niyeti yok. Para kazanmak için satranç turnuvasına katılan ve erkeklerin küçümseyici bakışları arasında dimdik duran Beth Harmon; eyalet şampiyonunu yenerek turnuvadan çıkar. O andan itibaren annesi Alma, Beth’i ciddiye alır. Beth ve Alma turnuvadan turnuvaya seyahat ediyor ve her seferinde başarıyla evlerine dönüyorlar. Kocası onu terk eden Alma Beth’ten anneliği öğrenir. İlişkileri çıkara dayalı gibi görünse de Alma, kocası tarafından görmezden gelinmenin ve maddi açıdan Beth’e bağımlı olmanın acısını atlatır ve zamanla aralarında gerçek aşka dayalı bir ilişki oluşur.
Satranç: Hırs ve Tutkunun Bir Karışımı
Çocukluğundan kalma sancıları, aile olmanın ne demek olduğuna dair bilgisizliği ve akranlarına göre üstün zekasıyla donuk ama derin bakışlı Elizabeth Harmon, attığı her adımda dikkat çeken bir karakterdir. Kendine özgü tavırları, karar verme şeklinin netliği, hedef odaklı tavrı ve kadınlara karşı tutumu onun çevresinde seçilmesini sağlıyor. İçinde biriken öfkeyi serbest bırakması gerekiyor ve bunu satranç yoluyla serbest bırakabileceğini çok küçük yaşta fark ediyor. Hırs ve tutku karışımına dönüştürdüğü satranç; Gece uyumadan, sabah kalkmadan önce düşündüğü tek şey o olur. Kullandığı haplar olmadan olasılıkları iyi değerlendiremeyeceğine inanan Beth için en önemli görev Rus rakibi Vasily Borgov’u yenmek. Bir noktada satrancın Elizabeth’i ele geçirdiğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü satrancın ona verdiği mutluluk, tatmin duygusu ve bütün olma hissinden başka hiçbir şey yoktur. Nitekim bu tatmin duygusu tatmin olmayınca Beth perişan olur, hırsları devreye girer ve sadece kazanmaya odaklı davranır. Yükseliş ne kadar kontrol edilmezse yıkım o kadar yaklaşır. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı Beth’in agresif, plansız ve depresyona girmesine neden olur. Bu sırada yetimhanedeki arkadaşı yetişip onu içinde bulunduğu durumdan kurtarır. İhtiyaç duyduğu manevi desteği alan Beth, yeniden ayağa kalkar ve kendi gerçekliğiyle yüzleşme cesaretini göstererek zor adımı atar; Alkol ve uyuşturucu bağımlılığını bırakmaya karar verir.
Vezir Gambiti Perspektifinde Irkçılık Vurgusu: Jolen Karakteri
Derin ayrıntılar verilmese de The Queen’s Gambit’te Jolen (Moses Ingram) karakteri üzerinden ırkçılığın sıklıkla vurgulandığını görüyoruz. Jolen, beyazlarla siyahların ayrıldığı bir yetimhanede yaşıyor. Genç yaşta gelmesine rağmen kimse onu evlat edinmeye kalkışmıyor. İlk tercihler beyaz çocuklar içindir. Bir süre sonra Jolen neden evlat edinilmediğini anlar ve bunun ırkçılık yüzünden olduğunu anlar. Her çocuğun yurttan çıktığını görünce kalbi kırılan ama umursamıyormuş gibi davranan Jolen, sonunda Beth’in gittiği gün arkadaşını kıskandığını fark eder. Sonuçta aynı rahimden doğmamalarına rağmen birbirlerine destek olan ve kardeş olan bu ikili ayrılır. Bunun acısını Jolen çok hisseder ve bu duygu arkadaşının çok değer verdiği bir kitabı gizlice satın almasına neden olur. Kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan Jolen, iş hayatında da siyah-beyaz ayrımını yaşasa da, içindeki iflah olmaz yaşama sevinci ve umudu onu hayallerine yaklaştırıyor aslında.
Vezir Gambiti ve Neyi Gösterdiği
1950’lerden 1960’lara uzanan bir dram öyküsüyle karşı karşıya kalan seyirci bir noktada tatmin oluyor; ‘kadının varlığı’. Göründüğü kadar kolay olmadığını biliyoruz. Hele ki tarih kadınların ikinci cinsiyet olmama mücadelesinin örnekleriyle doluyken. Ancak bir kadın güzelliğiyle, çekiciliğiyle ya da karmaşık aşk hikayeleriyle değil, ancak kendisi olarak var olabilir; Zekası ve yetenekleriyle karşı cinsin kabul gördüğü alanlarda ‘kendisi’ olarak yürüyüp yükselebildiğini görüyoruz. Bir kadının tutkusuyla yalnızlığını bir başarı öyküsüne dönüştürebildiğine, aslında en çok kendi içinde mücadele ettiğine tanık oluyoruz. Erkek ya da kadın değil, insan olmanın önemini anlıyoruz. Irkçılık, din ve hayata bakış açımız kadar aile olduğumuzu, sıcaklık ve sevgiye dayanmayan hiçbir şeyin kalıcı olamayacağını hatırlıyoruz.
Konuk yazarımız: Esra Aydın
2 yıl önce güncellendi.